Neslihan Fındıklı

Tarih: 27.08.2025 23:56

Sanat ve Toplum

Facebook Twitter Linked-in

Sanat halk için midir, yoksa sanat sanat için midir?
Yıllardır tartışılan, nice düşünürün, sanatçının, filozofun farklı cevaplar verdiği bu soruya çoğu insan tereddütsüz “sanat halk içindir” der. Çünkü ilk bakışta kulağa en insancıl, en doğru gelen yanıt budur. Oysa bana göre sanat, sanat içindir. Çünkü sanatın özünde bir arayış, bir hakikat, bir estetik vardır; bu, çoğu zaman halkın seviyesine indirgenemez. Toplumun bilinç seviyesi yükselmeden, halkın sanatı tam anlamıyla kavrayabilmesi mümkün değildir.

Bugün ülkemizde eğitim sistemi ortada. Çocukların içindeki cevheri açığa çıkaracak bir anlayıştan yoksunuz. Resim dersleri ciddiye alınmıyor, müzik dersleri gereksiz görülüyor, beden eğitimi bile ikinci plana itilmiş. Çocuklarımız, ezbere dayalı, hayal gücünü törpüleyen, sorgulamayı unutturan bir sistemin içinde büyüyor. Bir çocuğun içinde ressam olma ihtimali varsa bile bu sistem o ihtimali yok ediyor. İçinde şair yatıyorsa susturuyor. İçinde müzisyen varsa sesini boğuyor. Böyle bir sistemden sanatçı çıkar mı?

Düşünün: Neden dünya çapında tanınan bir ressamımız yok? Van Gogh’un, Picasso’nun, Frida Kahlo’nun adını herkes bilir; ama biz kime gösterebiliriz? Neden bir Mozart’ımız, bir Beethoven’ımız olmadı? Neden sinemamızdan Fellini, Bergman, Tarkovski ayarında yönetmenler çıkmadı? Neden Orhan Pamuk’un Nobel’ini bile tartışmalı buluyoruz? Çünkü sanatçının yetişeceği zemin yok. Çünkü sanat, sanat için değil, bir “iş” olarak görülüyor.

Oysa sanat bir eğlence değildir, bir boş zaman uğraşı hiç değildir. Sanat, toplumun içinden çıkmaz; tam tersine, toplum sanata ulaşmaya çalışır. Bugün Shakespeare hâlâ okunuyorsa, Beethoven’ın senfonileri hâlâ çalınıyorsa, Michelangelo’nun heykelleri hâlâ hayranlık uyandırıyorsa, bu onların halk için üretmesinden değil, sanatın özünü kavrayıp sanat için üretmelerindendir. Halk, yüzyıllar boyunca bu eserleri anlayabilmek için çaba harcadı; kültürünü, dilini, bilgisini geliştirdi.

Ama sanatın halk seviyesine indirildiği yerde ne olur? Kalitesiz diziler olur. İçinde derinlik olmayan şarkılar olur. Sadece gündelik tüketim için yazılmış kitaplar olur. Bugün televizyon kanallarında dönen dizilere bakın: Hep aynı klişeler, aynı aşk hikâyeleri, aynı entrikalar. Peki, sanat bu mudur? Değil elbette. Ama “halk seviyor” diye üretiliyor. İşte bu, sanatın sanat olmaktan çıkıp tüketim malına dönüşmesidir.

Sanat için sanat yapıldığında toplum yükselir. Çünkü insanlar bu eserleri anlayabilmek için kendilerini geliştirmeye mecbur kalır. Büyük romanlar, derin felsefeler, güçlü tablolar, görkemli senfoniler karşısında insan ya hayranlıkla susar ya da kendi ufkunu genişletmeye çalışır. O yüzden sanat sanat içindir; çünkü sanat kendini yükselttiğinde toplum da peşinden yükselir.

Bugün Batı’da Rönesans’ı, Aydınlanma’yı konuşuyorsak bunun nedeni sanatın özgür bırakılmasıdır. Michelangelo Sistine Şapeli’ni yaparken halk için yapmadı, sanat için yaptı. Beethoven bestelerini halkın seviyesine göre yazmadı; içindeki fırtınaları, insanlığın özünü anlatmak için yazdı. Dante İlahi Komedya’yı halk anlasın diye değil, insanlık anlasın diye kaleme aldı. Ve bugün biz bu eserleri hâlâ konuşuyorsak, bu onların sanat sanat içindir anlayışıyla yaratılmasındandır.

Sanat halk için olduğunda yüzeyselleşir; ama sanat sanat için olduğunda ölümsüzleşir. Halk için yapılan eserler birkaç yıl sonra unutulur, ama sanat için yapılan eserler yüzyıllar sonra bile ışık saçar.

Bu yüzden inanıyorum: Eğer bir toplum gerçek sanatçı yetiştirmek istiyorsa önce eğitim sistemini değiştirmeli, çocukların içindeki cevheri köreltmek yerine ortaya çıkarmalıdır. Çünkü kaliteli sanat, kaliteli insanla mümkündür. Ve kaliteli insan yetişmeden sanat yükselemez.

Sanat sanat içindir; çünkü sanatın özünde bir hakikat vardır. Ve bu hakikat toplumu yükselten en büyük güçtür.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —