Veli Beysülen

Tarih: 10.05.2024 22:54

Yükselmiş enflasyon düşer mi?

Facebook Twitter Linked-in

Hatırlayacaksınız yaklaşık bir ay önce, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, ABD’de katıldığı Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası (DB) Bahar Toplantıları kapsamında düzenlenen bir panelde yaptığı konuşmada İngilizce "locals" kelimesini kullandığı için eleştirilerin hedefi olmuştu. Eleştirenler, Şimşek’in konuşmasında “yerel halkın enflasyonun düşeceğine ikna olması gerekir” demek suretiyle, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarını rencide ettiğini söylüyorlardı. Bunun üzerine, bakanlık açıklama yapmış ve Bakanın kullandığı “Locals” kelimesinin uluslararası “ekonomi ve finans çevrelerinde yerel yatırımcı anlamında kullanıldığını, bakanın da konuşmasında “yerel yatırımcıların enflasyonun düşeceğine ikna edilmesi gerektiğini ifade etmiştir.” diyerek bakanı savunmuştu.

Bence bakanının neyi kastettiğinden ziyade, Türkiye ekonomisinin içinde bulunduğu durumdan dolayı, söylediklerinin karşılığının olup olmadığı üzerinde yoğunlaşmak ve tartışmayı bunun üzerinden yürütmek daha gerçekçi olur. Zira ancak böyle yapıldığında bakanın başında bulunduğu ekonomi yönetiminin, izlediği politikanın olası sonuçları bilince çıkarılabilir. Örneğin; bakanın söylediği gibi enflasyon düşecek mi? Düşecekse ne zaman düşecek? Ve de en önemlisi enflasyonun yükselme hızının azalması enflasyonun düştüğü veya hayatın ucuzladığı anlamına gelir mi? Öncelikle şunu belirtmeliyim, enflasyon artış hızının azalmasının, enflasyon düştü şeklinde okunması sistemin toplumu yanıltma taktiğidir. Çünkü enflasyon yükselme hızı azalınca, fiyatlar 6 ay veya 1 yıl öncesinin seviyesine gerilemiyor. Aksine yükseldiği yerde kalmaya devam eden fiyatlar, daha düşük oranlarda artmaya devam ediyor. Sözgelimi aylık %5-6 seviyesindeki artışlar, %2-3’e gerilemiş olur. Peki hangi fiyatların üstüne? Elbette baz alınan dönem içinde yükseldiği rakamın üstüne. O zaman bir yıl önce 100 lira iken bugün 170 liraya yükselmiş olan mal, bir yıl önce, aylık %5 artışla 5 lira artarken, bugün 170 lira olan fiyatı %3 arttığında yine yaklaşık olarak 5 lira artmış olacak. Görüldüğü gibi fiyat düşüşü söz konusu değil.

Elbette bunu söylediğimizde, karşıdan bize ama ücretlerde enflasyon oranında artmıştı diyeceklerdir. Burada onların cevap vermeleri gereken soru, ücret artışlarında baz alınan enflasyonun piyasa gerçeklerini yansıtıp yansıtmadığıdır. Zira bu ülke de yaşayan yurttaşlar, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan aylık, altı aylık veya yıllık enflasyon oranlarının, piyasanın gerçek enflasyonunu yansıtmadığını artık ezberlediler.        

Biliyorsunuz başta Cumhurbaşkanı ile Hazine ve Maliye Bakanı olmak üzere, Türkiye’yi yönetenler, sık sık enflasyonun düşeceğine dair tarih veriyorlar. Nitekim Şimşek, katıldığı uluslararası toplantılarda yapısal reformlar yapacaklarından ve sıkı para politikası uygulayacaklarından söz ederek, hedeflerinin enflasyonu tek haneli rakama düşürmek olduğunu açıklamaktadır. Elbette Şimşek’in sıkı para politikasından anladığı, kamuda tasarruf değil, işçi, kamu çalışanı ve emekli gibi, ücret geliriyle yaşayanların gelirlerini kısmaktır. Zira Şimşek ve ekibine göre, ücret gelirleri yeterince artmayan bu kesimler harcamalarını kısacakları için, piyasaya daha az para girecek, piyasaya az para girmesi ise talep daralması demektir. Onlara göre talep daralması sonucu üretici fiyat indirimine gidecek ve enflasyon düşecektir.  Ancak Şimşek ile ekibinin görmedikleri şey, başta emekliler gelirlerini aşağı çekmeyi düşündükleri bu kesimlerin gelirlerinin, özellikle son yıllarda reel olarak zaten gerilediğidir. Onların görmedikleri bir başka şey ise gelirleri gerileyen bu kesimlerin artık sadece günlük zorunlu ihtiyaçlarını karşılamaya çalıştıklarıdır.

Bu nedenle bakanın enflasyonun düşeceğine ikna edeceği kesim emekçiler değil, daha çok kar mantığıyla, ürünlerin fiyatını aşırı arttırmak suretiyle enflasyonu fırlatan sermaye kesimi ile enflasyon fırsatçılarıdır.

Tüm bu gerçeklere rağmen, Cumhurbaşkanı ile Ekonomi Yönetimi pembe tablolar çizmeye devam ederek, enflasyonun yılın ikinci yarısında düşeceği müjdesi veriyor ve hedef enflasyonu düşük açıklıyorlar. Halbuki bu ülke de yıllardır açıklanan hiçbir ekonomik hedefin tutmadığını herkes görüyor ve biliyor.  

Peki enflasyon gerçekten söylendiği gibi, kısa zamanda tek rakama düşer mi? düşmez. Bunu ben söylemiyorum. Bir süre önce yayımlanan IMF ve Dünya Bankası raporları söylüyor. IMF ve DB’nın raporları sadece bunu söylemiyor. Aynı zamanda enflasyonun küresel olarak düşmeye devam edeceğini de söylüyorlar. Yani uluslararası sermayenin finans kuruluşları IMF ile DB’nın raporları, Türkiye’yi yönetenlerin, zaman zaman enflasyonun dünya genelinde yükseldiği yönünde yaptıkları açıklamaları da çürütüyorlar.

Evet, enflasyon dünya genelinde düşerken, Türkiye’de tam tersi bir durum yaşanmakta ve enflasyon dizginlenemez bir şekilde yükselmeye devam etmektedir. Nitekim aynı raporlara göre, Türkiye yüksek enflasyonda dünya beşincisi olurken, Ekonomik Kalkınma ve İş birliği Teşkilatı OECD ülkeleri içinde ise birincidir. Üstelik yönetenlerin çizdikleri pembe tablonun aksine, IMF ile DB raporları Türkiye’nin bu yılda dahil önümüzde ki üç yılı çift haneli enflasyon rakamları altında geçireceğini ortaya koyuyor. Zira DB’nın raporuna göre Türkiye’de enflasyon yıllık bazda, içinde bulunduğumuz 2024’te %57,8; 2025’te %28,9, 2026’da ise %16,4. IMF raporunda ise  2024’te yıllık enflasyonun %64,8; 2025’te %45,0, 2026’da ise %28,3 olacağı öngörülüyor. Kısacası iktidar sözcülerinin tarih vererek, çizdikleri pembe tablonun aksine, Türkiye’de enflasyonun kısa sürede tek haneli rakama gerilemesi pek mümkün gözükmüyor. IMF ile DB’nın dünya genelini kapsayan raporları bunu gösterirken, hükümetin açıkladığı Orta Vadeli Programda (OVP) üç yıllık enflasyon tahminleri şu şekilde: 2024’te %33, 2025’te %15,2, 2026’da %8,50. OVP’de yer alan bu oranların gerçeği yansıtmadığını, yıl sonu gerçekleşme oranları açıkça göstermektedir. Kaldı ki oranlar içinde bulunulan yıl içinde tekrar tekrar güncellenmektedir. Nitekim Merkez Bankası son açıklamasında, 2024 yılı enflasyon beklentisini %38 olarak güncelledi. Şimdi Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in, “bundan sonra ücret ayarlamalarını hedef enflasyona göre yapacağız demesinin nedeni daha iyi anlaşılıyor.  

Öte yandan, uluslararası finans kuruluşlarının açıkladıkları oranların yaklaşık yarısına denk gelen bu oranlar, TÜİK’in açıkladığı oranların bile altında kalmaktadır. Yani hedef enflasyon olarak açıklanan oran, yıl sonu enflasyon gerçekleşme oranının bile gerisindedir. Kaldı ki bu enflasyon oranları, gelir gruplarına göre ayrı ayrı hesaplanıp açıklanmamaktadır. TÜİK’in belirlediği enflasyon sepetinde yer alan ürünler baz alınarak, hesaplanan tek rakam enflasyon oranı gerçekçi değildir. Zira gelirleri farklı gelir grupları arasında, tüketim önceliklerini esas almayan bir hesaplama yöntemi ile ülke de yaşayan 85 milyon insan için, tek bir oran açıklanmaktadır.

Halbuki dar ve sabit gelirli ücretlilerle sermaye sahiplerinin tüketim öncelikleri ile alışkınlıkları aynı değildir. Dar gelirli diye tabir edilen alt gelir grubunun önceliği, gıda, barınma, enerji, sağlık ve çocuk eğitimi iken, üst gelir grubu için, seyahat, eğlence, lüks tüketim önceliklidir.

Kuşku yok ki, çalışanlar ile emekliler için, gıda önceliklidir. Dolayısıyla gıda enflasyonun ayrı hesaplanması oldukça önemlidir. Çünkü gıda emekçilerin bütçesi içinde %25 gibi önemli bir paya sahiptir. Nitekim Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Araştırma Dairesinin (DİSK-AR), TÜİK verilerinden yola çıkarak yaptığı hesaplamaya göre, resmi gıda enflasyonu ortalama %68,5 olurken, emekliler için gıda enflasyonu %84,1, üçüncü 20’lik gelir grubu için %78,1, ikinci 20’lik düşük gelir grubu için %89,5, en düşük %20’lik gelir grubu için ise %107,6 olarak gerçekleşti. Bunun yanı sıra diğer temel harcama kalemleri dikkate alındığın da enflasyonun emekçi kesimler için çok daha yüksek oranlarda gerçekleştiği çok açık görülmektedir.

İlginç olan ise İstatistiklerin, Türkiye’de artan gıda enflasyonunun Avrupa’da düştüğünü göstermesidir. Evet görünüm Avrupw"da enflasyonun Rusya-Ukrayna savaşından önceki seviyeye gerilediğini gösteriyor.

Hükümetin OVP ile Merkezi Yönetim Bütçe Kanuna koyduğu tahmini enflasyon oranları, TÜİK’in açıkladığı resmi enflasyon oranının altında kaldığı gibi, bağımsız iktisatçılardan oluşan Enflasyon Araştırma Grubunun (ENAG) hesapladığı enflasyonun ancak yarısı kadardır.

İzlenen parasal sıkılaştırma politikasına ve politika faizinin 28 Mayıs 2023 Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra kademeli bir şekilde %8,5’ten %50’ye çıkarılmasına rağmen, Resmi TÜİK enflasyonunun Nisan ayı sonu itibariyle, aylık %3,18, yıllık %69,80 olması, enflasyonda herhangi bir duraklamanın olmadığını gösteriyor. Kısacası, her şeyi enflasyonu kontrol altına almak için yaptığını söyleyen iktidar blokunun ekonomi yönetimi, oldukça başarısız!

               

   

 

 

 

 

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —