Veli Beysülen

Tarih: 25.07.2024 00:01

YANIMIZDA OLMAYIN HAKKIMIZI VERİN!

Facebook Twitter Linked-in

Partili Cumhurbaşkanı, çıktığı tüm yurtdışı gezilerine beraberinde kalabalık yandaş medya mensubu, koruma ordusu, aile ve parti çevresinden insan götürmeyi gelenek haline getirdi. Bu nedenle çıktığı her geziye, saraya ait 2-3 hatta daha fazla uçakla gidiyor. Maalesef tasarruf paketinin açıklandığı ve kamu çalışanlarının birçok hakkının elinden alındığı, yeni vergiler ve yüksek zamlarla yurttaşın boğazının sıkıldığı bu günlerde de aynı uygulama devam ediyor. Dolayısıyla, Cumhurbaşkanının her yurtdışı gezisi, milyarlara mal oluyor. İlginçtir bu gezilerin genellikle dönüş yolunda, yandaş medya mensupları sorular sorar Cumhurbaşkanı da soruları yanıtlar. Elbette yandaş medya mensupları, Erdoğan’ın ve iktidarın istemediği soruları sormaz ve başkanın canını sıkmazlar. Sordukları sorular genellikle, Cumhurbaşkanlığı iletişim Başkanlığı onayından geçmiş çanak sorulardır.

Partili Cumhurbaşkanı, yoğun yaz programı çerçevesinde son bir ay içinde 3-4 Temmuz tarihlerin de Şanghay İşbirliği Örgütü liderler toplantısı için Kazakistan’a, 6 Temmuz 2024 tarihinde Türk Milli Futbol Takımının maçını izlemek için Almanya’ya, 9-11 Temmuz 2024 tarihlerinde NATO toplantısına katılmak üzere ABD’ne ve Barış Harekatının 50. Yılı kutlamalarına katılmak üzere 20 Temmuz 2024 tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne gitti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kıbrıs dönüşü, uçakta yandaş gazetecilerin sorularını yanıtladı. Erdoğan, bir gazetecinin en düşük emekli maaşının 12 bin 500 liraya yükseltilmesi ve emeklilik sistemiyle ilgili sorduğu soruyu yanıtlarken, kendilerinin toplumun her kesimi gibi emeklilerinde yanında olduklarını belirtti ve “Bunların sırtında küfe yok” diyerek, en düşük emekli maaşı, asgari ücret kadar olsun diyen muhalefete yüklenmeyi ihmal etmedi. Erdoğan’ın konuya dair açıklaması şöyle: “Bizler toplumumuzun her kesimi gibi emeklilerimizin de daima yanındayız. Emeklilerimizi enflasyona ezdirmemek için azami gayret gösteriyor, elimizden gelenin daha fazlasını imkanlar nispetinde yapıyoruz. Eldeki imkanlar dahilinde en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Engelleri aşmayı kendimize şiar edinmiş bir iktidar olarak sürekli tüm vatandaşlarımızın refahını artırmak için sürekli yeni yol haritaları oluşturuyoruz. Ekonomik istikrardan taviz vermeden, popülizm tuzaklarına düşmeden en rasyonel adımı nasıl atarız anlayışı içinde hareket ediyoruz. Aslında Grup Başkanımız Abdullah Güler gerekli açıklamaları yaptı. En düşük emekli maaşının 12 bin 500 lira olacağını açıkladı. Bütün bunlara rağmen muhalefet bakıyorsunuz, düşünmeden, görüşmeden, konuşmadan ‘asgari ücret 17 bin’ diyor. Bunların sırtında maalesef küfe yok. Biz ölçüyoruz, biçiyoruz. Nasıl bu işi ekonomik dengeleri bozmayacak biçimde götürürüz? Buna bakıyoruz, adımlarımızı da buna göre atıyoruz. Onun için de yeni yasama döneminde inşallah bu konuyu gündeme alacağız. O şekilde de yola devam edeceğiz. Grup başkanımız ne açıkladıysa gündemimizde o konular var, gerisi söylentiden ibaret” dedi.  

 Elbette Erdoğan bu cevabı verdikten sonra konuyla ilgili başka soruya muhatap olmamıştır. Halbuki gerçek gazeteciler için, Erdoğan’ın açıklamasının içinden çıkarılacak birçok soru var. Örneğin; gerçek bir gazeteci, siz emeklilerimizin yanındayız onları enflasyona ezdirmedik diyorsunuz ancak, sizin iktidar olduğunuz 2002 yılında asgari ücretin %42 üstünde olan en düşük emekli maaşı, bugün için %32 altına gerilemiş bulunuyor bunu nasıl açıklayacaksınız? Diye sorabilirdi. Veya emeklilerimiz enflasyona ezdirmedik diyorsunuz, ezdirmediğiniz enflasyon hangi enflasyon? Çünkü ülke de bir TÜİK’in açıkladığı enflasyon var birde vatandaşların piyasa da karşı karşıya kaldıkları gerçek enflasyon var, siz emeklileri ve çalışanları bunlardan hangisine ezdirmediniz? Ekonomistim demiştiniz sizce TÜİK gerçek enflasyonu açıklıyor mu? Ben ekonomistim, “Faiz sebep enflasyon sonuç” diyerek, faizi %8’e indirtmiştiniz, seçimlerden sonra ekonominin başına getirdiğiniz Mehmet Şimşek ile ekibi, Faizi kademeli olarak %50’ye çıkardırlar sizce hangisi doğru? Her seferinde imkanlar dahilinde diyorsunuz, 22 yıldır yönettiğiniz ülke de emeklilere yeterli maaş verecek imkanlar ne zaman olacak, bir öngörünüz var mı? Sermayeye milyarlarca lira teşvik verip, 1 trilyondan fazla tahakkuk etmiş vergisini bağışlarken veya Kamu Özel Ortaklığı ile yapılan tesislere verdiğiniz garantiler için yüklenici şirketlerin kasaları ile Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesaplarına milyarlarca lira aktarırken sırtınızda küfe yok mu? En basit ev kirasının 20.000 lira olduğu bu ülke de öve öve açıkladığınız, 12.500 lirayla siz bir ay geçinebilir misiniz? Bir ay olsun, çarşıda pazarda halkın içinde gezmeyi ve onların yaşadıkları şartlarda yaşamayı düşünür müsünüz? “Ekonomik dengeleri bozmadan” derken, yoksulun dahada yoksul zenginin daha da zengin olması denge mi? Cumhurbaşkanının açıklamasını iyi okuyan gazeteci gibi gazeteciler, naçizane çıkardığım bu soruların yanı sıra daha birçok soru sorabilirler. Tabii serde yandaşlık varsa bu sorular sorulmaz. Zira bu soruları sormak için, bir sonra ki gezide uçağa binememe riskini göze almak gerekir.  

Bu soruları çoğaltmak mümkün ancak bu kadarı bile birçok şeyi açıklamaya yeter. Tüm bu soruların yanı sıra Cumhurbaşkanının “Yeni yasama döneminde inşallah konuyu gündeme alacağız” açıklaması gözden kaçırılmaması gereken bir açıklamadır. Zira birkaç gündür, yazılı ve görsel medya da en düşük emekli maaşına köklü çözüm bulunacağına ve emeklilik sistemin de değişiklik yapılacağına dair haberler yer almaya başladı. Doğrusu Cumhurbaşkanının bu açıklaması basında çıkan haberlerden bağımsız okunamaz. Çünkü basında çıkan haberlere göre, kök maaş uygulamasına son verilecek ve en düşük emekli maaşı için bir rakam belirlenerek, altında kalan maaşlar o rakama çıkarılacak. Buna rağmen maaşlar yetersiz kalırsa, yol parası, kira yardımı gibi sosyal yardımlarla desteklenecek. Bunun yanı sıra emeklilik sistemi yeniden ele alınacak ve prim ödeme gün sayısına göre maaş bağlanacak. Ayrıca emeklilik yaşı kadınlarda ve erkeklerde 65’e çıkarılacak. Kısacası daha uzun çalışılacak ve maaşlar prim ödeme gün sayısı dikkate alınarak hesaplanacak.

 Kuşkusuz emekli maaşlarının prim ödeme gün sayısına endekslenmesi, özel sektör çalışanlarının emekli maaşlarının dibe vurması demektir. Zira bu ülke de özel sektör de çalışan milyonlarca işçi sendikal örgütlülüğe sahip değil. Sendikal örgütlülüğün olmadığı işyerlerinin büyük çoğunluğunda, işçiler kayıt dışı sigortasız çalıştırılmakta, kayıtlı çalışan işçilerin büyük bir kısmı ise asgari ücret üzerinden sigortalı gösterilmektedir. Bu durumda işçiler, emekli olduklarında maaşları daha az prim ödeme gün sayısı üzerinden, tabandan ödenmiş primler esas alınarak hesaplanacak ve daha düşük emekli maaşı bağlanacaktır. Öte yandan, çalışan emekli dengesini sağlayacağım derken, genç bir nüfusa sahip ve gençlerinin nerdeyse %30’u işsiz Türkiye gibi bir ülke de emeklilik yaşını 65’e çıkarmak gerçekçi değildir. Umarım, sendikal hareket, en düşük emekli maaşı ve asgari ücret üzerinden süren tartışmaları, iktidarın fırsata dönüştürmesine ve emekli olma koşullarını ağırlaştırmaya dair düzenlemelere gitmesine seyirci kalmaz. Aksi durumda bu ülke de emekli olmak hayal olacak. Kaldı ki 2008 yılında yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası (SSGSS) Kanununun 28.maddesine göre şu anda kadınlarda 58 erkeklerde 60 olan emekli olma yaşı, 1.1. 2036 tarihinden itibaren kademeli geçişle, 1.1.2048 tarihlinde 65’e çıkarılacaktır. Mevcut kanunda 2036 yılından itibaren kademeli geçiş yapılmak suretiyle, 2048 yılında 65’te eşitlenecek olan emekli olma yaşının şimdi gündeme getirilmesi, iktidarın emekliliği tasfiye etme hazırlığıdır.

 Erdoğan’ın açıklamaları iktidarın, istikrar dediği şeyin, sermayeye istikrarlı bir şekilde kaynak aktarılması olduğunu çok açık ortaya koyuyor. Öte yandan ekonomik krize çözüm diye alınan tedbirlerin hiç birisi sermaye ve iktidarın kendisine dokunmuyor. Erdoğan’ın yurtdışı gezilerine uçaklar dolusu insanla çıkması, 50-100 araçlık koruma konvoyu ile başka ülkelerin caddelerinde tur atması, “İtibardan Tasarruf olmaz” sözünün dört dörtlük uygulandığını ve israfın devlet kademelerinde alabildiğine devam ettiğinin kanıtıdır. Bir başka deyişle, tasarruf tek adam iktidarının arpalıklarına uğramıyor; dolayısıyla, yandaşları ihya etme projesinin uygulanması devam ediyor!

22 yıldır ülkeyi yöneten Partili Cumhurbaşkanı, karşısında halkın sıkıntılarına dair soru soracak gazeteci olmamasından yararlanıyor ve kendisi milyonlarca emeklinin sefalet yaşamasına yol açmamış gibi, “Bizler toplumumuzun her kesimi gibi emeklilerimizin de daima yanındayız” diyebiliyor. Sayın Cumhurbaşkanı, yanımızda olmanız buysa lütfen yanımızda olmayın! Zaten biz sizden yanımızda olmanızı değil, yıllarımızı verdiğimiz bu  ülke de insanca yaşayacağımız hakkımızı vermenizi istiyoruz! 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —