Psikoterapist Haydar Alper Eser


Toplum Ruh Sağlığı Alarmı Veriyor!

.


Merhabalar. Şehrin ilk ve tek butik tımarhanesi Godot Psikoloji’de seansları bitirmiş ve bunca seansı ne diye yaptığımı sorguluyordum. O sırada sizi de bu sorguya davet etmek istedim. Neden? Bunca kahır niye? Yapbozunu tamamlamaya çalışan çocukların yapbozlarındaki ‘’yap’’ kalkıyor artık ortadan. ‘’Boz’’ bir sosyolojik yapı emri ile hareket ediyor. Legolardan binalar yapıp üstlerine bomba düşmesini bekliyoruz oyun terapi odasında. Abartıyorum; çünkü anlaşılmak falan da değil artık derdim. Abartıyorum; çünkü bıktım!

Bu koltukta anlatılan konular, akıtılan yaşlar, rahatsız olunan ev ve sokaklardan sonra tekrardan aynı evlere ve sokaklara gitmesi günden güne daha irite edici hale geliyor bizler için. Yazdığımız şeylere bakıp ‘’niye böyle iğrenç şeyler yazıyorsun be!’’ diye sitem eden insanlar bugünlerde mürekkebimizi nerden aldığımızı anlıyorlar. Bu ülke ve bu şehir artık sinir uçlarımızı zedelemeyi bir kenara bıraktı. Bizleri tepki vermeyecek kadar travmatize etti!

Tepkisizliğin de bir tepki olduğunu biliyoruz elbette. Ancak bu dönemler bilerek verilen bir tepkisizlik tepkisi değil artık. O da normaldir bu da olabilir diye diye kabullenir olduk her şeyi. Haklıyız, zira her gün daha beterine maruz bırakılıyoruz. Ülkemiz kadınlarını koruyamıyor, çocuklarını koruyamıyor, okullarını temizleyemiyor, ekonomisini düz bir eğride tutamıyor. Çoğunluğun makul deliliğine karşı ısrarla kendimizi yoklamamıza sebep oluyor. BİRİLERİ ANTİPSİKOTİK KULLANMIYOR DİYE BİZLER ANTİDEPRESAN KULLANMAK ZORUNDA KALIYORUZ BU ÜLKEDE!

SAĞLIKLI İNSAN TANIMI

Normal olaylar karşısında normal duygular yaşayan ve normal tepkiler veren insanlar ile anormal olaylar karşısında anormal duygular yaşayan ve anormal tepkiler veren insanlar sağlıklı insanlardır. Basit tabirle henüz doğruyu, yanlışı bilen kişilerdir. Gerçeklik algıları zayıflamamış, saplantılı kişilik bozuklukları ile sağda solda insanları parçalarına ayırmamış kişilerdir en azından. 

Pillerin iki artı ve iki eksi ucunun yan yana gelmesi gibi. Aksi halde bir problem ararız. Normal olaylar karşısında anormal duygular yaşayan ve anormal tepkiler veren insanlar ile anormal olaylar karşısında normal duygular yaşayan ve normal tepkiler veren kişiler gibi. Bizler de artık o kişiler haline geldik. ‘’Beterin beteri’’ yoktur! Travma çalışmayan insanların ‘’beter’’ tanımını kabul etmiyor ve meşrulaştırmanın, normalleştirmenin sizin dışınızdaki binlerce, milyonlarca insan için travmatize edici olduğunu tekrar tekrar ve tekrar dillendiriyorum.

Anormal olan biz miyiz? Yoksa haberlerde gözümüze, kulağımıza sokulmaya çalışılanlar mı? Her sabah kalkan, koşan, zar zor hayat sürdüren ve üstüne eşinin, çocuğunun akşam eve sağ salim gelip gelemeyeceklerini düşünen babalar mı Yaygın Anksiyete Bozukluğu yaşıyor? Geçmiş yaşantısına bir ruh hastasının zorbalığına, tacizine uğramış kadın mı bugün haberleri izlediği sırada Post Travmatik (Travma Sonrası) Stres Bozukluğu yaşıyor? Gençlere bir gelecek sunmayı geçtim yarın sokağa çıkabilecek güvenlik düzeyi sağlayamadıkları için, sosyalleşmenin pahalılığından ve ailesine daha az yük olmak adına aktivite gereği psikiyatri kliniği kapısında kendisine Duxet, Redepra, Prozac veya Xanax türevi yazılmasını bekleyen gözünün feri söndürülmüş insanlar mı Majör Depresyon tanısı aldı? Sahi, biz babamızın evinde mi depersonalize olduk? Hayatta kalabilmek için tanı aldığımızın farkında mısınız? Ruh sağlığı uzmanlarının artık hastalıkları tartıştığı, sosyal standartlar gereği yeniden düzenlenme gelmesi gerektiğini düşündükleri bir çağdayız. Gerçeklik algımızı kaybetmemeye çalışıyoruz ancak problem durumu tam da gerçekliğin kendisi. Yayında ve yapımda emeği olanları tanıyor musunuz?

ANORMAL OLAN TEPKİLERİMİZ DEĞİL; YAŞADIKLARIMIZ, YAŞATTIKLARI!

KENDİMİZİ NASIL KORUYACAĞIZ?

Güzel başlık attım. Tam çok okunan haberler gibi oldu. Habercilik etiğine de aykırı. Zira koruyamayacağız! Hepimiz bir ölçüde travmatize olacağız. Ne mutlu daha az yara alana! Ne mutlu olanların etkisini tüm gün, tüm hafta üzerinde taşımayana! Ne mutlu duygusal davranmaktan imtina edene! Ne mutlu sinir uçlarının farkında olana! Yine de yapılacak üç beş şey kalmış olmalı.

  Merakınıza hâkim olun. Aldığınız bilginin güvenilir kaynaklardan geldiğine emin olun. Birileri biraz fazla tıklanmak için sizleri koca koca korkulara itmiş olabilir. Akabinde ise o olayı mümkün oldukça az dillendirin. Konuşmak, sizler için problemi çözmeye çalışmak gibi gelse de olan olmuş, ölen ölmüş unutmayın. Kendi kabuğumuza çekilmek, zarar gelmesini engellemek zorundayız. Mahallemizde olanları engelleyemedik. Bari evimizin kapısından içeri girmesine karşın set olalım. Anne babalar evlerde bazı şeyleri çocukların ulaşamayacağı yerlere kaldırdığı gibi bazı sözleri, bazı imaları, bazı ünlem ve haberleri de çocukların görüp duyamayacağı yerlere kaldırmalı. 

Özellikle zedelenmiş bireylerin yanında özkıyım (intihar), cinayet, işkence gibi uç konular konuşulmamalı, bir sohbet ya da mizah gereğine çevrilmemeli. Geçmiş yaşantısında ne olup bittiğini bilmediğiniz insanların yanında susmayı, başınızı çevirmeyi alışkanlık haline getirmelisiniz. Sus ve söz yer değiştiriyor. Mürekkep yerine kan akıyor ülkenin, gündemin her tarafından. Tanımadığınız ve ruh sağlığının yerinde olduğuna kanaat getirmediğiniz, şüphe barındırdığınız kişilerden uzak durunuz. Artan korku ve kaygı durumlarınız için muhakkak bir uzman desteğine başvurunuz. Uzman desteği için acele ediniz zira bu gidişle ruh sağlığı alanında bir uzman da kalmayacak. Topyekûn delireceğiz. 

Yaşadığımız günleri özetlediğine inandığım Mikro Öyküler’in ikinci cilt, 147. tohumu ile veda edeceğim bir başka yazıda görüşene dek akıl sağlığınıza mukayyet olun:

Kan ve söz yer değiştirdi.

Biri gezdi sokak sokak.

Diğeri evine çekildi.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.