Bugün beni bir Kürt olarak derinden yaralayan bir meseleye değinmek istiyorum. Kürtler için tarih yalnızca geçmişi hatırlamak değildir; aynı zamanda kimliğimizin ve onurumuzun temelidir. Bu hafızanın en önemli isimlerinden biri de hiç kuşkusuz Şêx Sait’tir.
Şêx Sait, 1865 yılında Palu’da dünyaya geldi. Çevresinde bilgeliği, adaleti ve toplumsal sorumluluğuyla tanındı. Fakat onu Kürt halkı açısından asıl önemli kılan, inkâr ve baskı politikaları karşısında halkının iradesini temsil etmesiydi. 1925’te başlattığı direniş, modern Kürt tarihinin en kritik kimlik mücadelelerinden biri olarak kayıtlara geçti.
Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında uygulanan politikaları hatırlamak gerekir. “Tek millet, tek dil, tek devlet” anlayışıyla Kürt kimliği inkâr edildi. Kürtçe yasaklandı, bölgedeki aşiretler, kanaat önderleri ve ileri gelen aileler baskı altına alındı. Dönemin en önemli amacı, Kürt toplumunu asimile etmek ve kültürel varlığını ortadan kaldırmaktı. İşte Şêx Sait’in isyanı, bu inkâr ve asimilasyon politikalarının doğrudan bir sonucuydu.
1925 hareketini yalnızca “dini bir kalkışma” olarak görmek yanlıştır. Elbette toplumun inanç değerleri güçlüydü, ancak asıl mesele, Kürtlerin kendi kimliğini, dilini ve yaşam hakkını savunma iradesiydi. Şêx Sait’in halkına çağrısı, “Kimliğinizi ve onurunuzu koruyun” çağrısıydı.
Mart 1925’te başlayan bu direniş, kısa sürede geniş bir alana yayıldı. Ancak devletin bütün gücüyle saldırmasıyla hareket bastırıldı. On binlerce insan öldürüldü, yüzlerce köy yakıldı, büyük bir yıkım yaşandı. Şêx Sait ve arkadaşları yakalandı, Diyarbakır’da kurulan İstiklal Mahkemesi’nde göstermelik bir yargılamadan sonra idama mahkûm edildiler.
Mahkeme tutanaklarında Şêx Sait’in şu sözleri özellikle dikkat çekicidir:
“Benim davam şahsi değildir. Bizim davamız, milletimizin varlık ve hürriyet davasıdır.”
Bu söz, onun mücadelesinin kişisel değil, kolektif bir direniş olduğunu açıkça ortaya koyar.
29 Haziran 1925’te Şêx Sait ve 46 arkadaşı darağacına gönderildi. O darağacında teslimiyet değil, onur vardı. O günden bugüne Kürtler için Şêx Sait, kimlik ve onur mücadelesinin sembolü olmuştur.
İdamın ardından yalnızca liderler değil, bütün bir halk cezalandırıldı. 1925 isyanı bahane edilerek çıkarılan Takrir-i Sükûn Kanunu, ülke genelinde muhalefeti susturmak için kullanıldı. Bu kanunla birlikte basın kapatıldı, muhalifler sürgün edildi, toplumun nefes alacak alanı kalmadı. Aynı yıl yürürlüğe konulan Şark Islahat Planı ise, Kürt toplumunu sindirmeyi hedefleyen en kapsamlı projelerden biriydi. Bu planla binlerce aile Batı illerine sürgün edildi, Kürtçe konuşmak yasaklandı, köy ve aşiretler dağıtıldı.
Dönemin basını da bu politikalara destek verdi. Örneğin Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan bir yazıda şu ifadeler yer alıyordu:
“Şark vilayetleri temizlenecek, Kürt namına bir varlık kalmayacaktır.”
Bu tür manşetler, dönemin zihniyetini ve uygulamaların ne kadar sistematik olduğunu gösterir.
Bütün bu süreç, Kürtler için büyük acılar ve kayıplar anlamına geldi. Fakat aynı zamanda güçlü bir hafıza da yarattı. Şêx Sait’in adı, halk arasında onurla, direnişle ve teslimiyetsizlikle anılmaya başladı.
Bugün bazı kişilerin, özellikle de YouTube gibi mecralarda, Şêx Sait’e hakaret etmesi işte bu yüzden kabul edilemez. Çünkü mesele yalnızca bir şahsiyet değildir; mesele, bir halkın tarihine ve onuruna saygıdır.
Kürtler için yapılması gereken, öfkeye kapılmadan, akıl ve bilgiyle bu saldırılara karşı durmaktır. Şêx Sait’in kim olduğunu, neye karşı mücadele ettiğini, hangi şartlarda darağacına yürüdüğünü anlatmak, hakikati görünür kılmak en büyük görevimizdir. Çünkü hakikatin gücü, hakaretin çiğliğini her zaman aşar.
Bugün aradan yüz yıla yakın bir zaman geçmiş olmasına rağmen, Kürt halkı hâlâ Şêx Sait’in adını saygıyla anıyor. Onun mücadelesi, halkın hafızasında bir onur kaynağı olarak yaşamaya devam ediyor. Hakaret edenler ise unutulup gidiyor. Çünkü tarih, hakaret edenleri değil, uğruna canını verenleri yazar.
Son sözüm şudur: Şêx Sait’in adı, Kürt halkının onurudur. Onun mirasına sahip çıkmak, yalnızca geçmişi anmak değil, geleceğe dair sorumluluk almak demektir. Hakaret edenlerin sesi geçicidir, fakat Şêx Sait’in adı bu halkın vicdanında bir dağ gibi dimdik durmaya devam edecektir.