Geçtiğimiz gün, “Şiyar Be! Uyuşturucuyla Mücadele Platformu” öncülüğünde Diyarbakır’da anlamlı bir yürüyüş gerçekleştirildi. Dünya Kavşağı’ndan Rojava Parkı’na kadar uzanan bu yürüyüş, sadece birkaç kilometrelik bir mesafe değil; bir toplumun geleceğine, çocuklarına ve gençliğine sahip çıkma çabasıydı.
Yürüyüşe DEM Parti Diyarbakır milletvekilleri Ceylan Akça ve Adalet Kaya’nın yanı sıra çeşitli siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcileri de katıldı. Ancak tüm bu kıymetli katılıma rağmen, halkın ilgisizliği içimi burktu.
Çünkü bu yürüyüş sadece bir platformun, birkaç siyasetçinin ya da sivil toplum örgütünün değil, bu kentin tüm bireylerinin meselesiydi. Uyuşturucu yaşının 12’nin altına düştüğü bir şehirde yaşıyoruz. Her sokakta, her parkta bir çocuk daha karanlığa düşerken, birkaç yüz kişinin attığı slogan yetmez. Bu mesele artık bireysel değil, toplumsal bir felaket halini aldı.
Sahi, daha kaç çocuğumuzun karanlıkta kaybolması gerekiyor ki topluca ayağa kalkalım? Daha kaç annenin yüreği dağlanmalı ki sessizliğimizi bozalım? Uyuşturucu sadece bir sağlık sorunu değildir; aynı zamanda bir yoksulluk, bir umutsuzluk, bir sistem sorunudur.
Bu yürüyüş, aslında Diyarbakır halkı için bir sınavdı. Ne yazık ki sınıfta kaldık. Mücadeleye destek vermek bir lütuf değil, bir sorumluluktur. Uyuşturucuyla mücadele yalnızca bir günle, bir yürüyüşle sınırlı kalmamalı. Bu topyekûn bir direniştir.
Artık birilerinin bizim için bir şeyler yapmasını beklemek yerine, biz bir şeyler yapmalıyız. Çocuklarımızın geleceği için, sokaklarımızın temizliği için, bu şehrin onuru için...
Çünkü bazen susmak, en büyük zehirdir.