Veli Beysülen

Tarih: 07.06.2024 23:20

Neden mi yeni anayasa istiyorlar ?

Facebook Twitter Linked-in

Daha önce yayınlanan “KİMİN İÇİN, NASIL BİR ANAYASA?” başlıklı yazımda anayasa tartışmalarına ilişkin değerlendirmeler yapmış ve iktidar blokunun hedefinin gerçek demokratik bir rejim kurmak olmadığını belirtmiştim. Bu değerlendirmenin devamında; iktidarın gün geçtikçe otoriterleştiğini, dolayısıyla yeni anayasa çağrısının amacının daha demokratik bir rejime geçiş değil, liderin yetkilerini daha da genişleterek tek adam yönetimini kalıcı hale getirmek olduğunu yazmıştım.
 
4 Haziran 2024 tarihinde Resmî Gazete'de yayımlanan 7 Aralık 2023 tarihli Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) 703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin (KHK) bazı maddelerinin iptaline ilişkin gerekçeli kararı, iktidar blokunun yeni anayasa ısrarına dair ipuçları vermekle birlikte demokrasinin gerekliliğinin yanı sıra, iktidarın kafasına göre hareket edemeyeceğini göstermesi bakımından önemlidir.
 
Yüksek Mahkeme iptal kararını, 703 sayılı KHK ile yapılan değişikliklerin bir kısmının 16 Nisan 2017 referandumu ile Anayasa'da yapılan değişikliklere uyum açısından gerekli olmadığını ve cumhurbaşkanına değişiklikler için yetki vermek üzere TBMM’de kabul edilen Yetki Kanunu kapsamına girmediğini; diğer kısmını ise, iktidarın Anayasa'da yer alan temel hak ve hürriyetlere ilişkin değişiklikleri kafasına göre kararname ile yapamayacağı, bunların ancak yasayla düzenlenebileceği gerekçesine dayandırıyor.
 
Peki, neydi 703 sayılı KHK? Anayasa Mahkemesi'nin iptal ettiği yetkilerin en önemlileri hangileri?
 
Evet, Olağanüstü Hal (OHAL) koşullarında 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan anayasa değişikliği referandumu ile getirilen ve 24 Haziran 2018 seçimleri ile geçilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne uyum sağlamak amacıyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile zamanın Başbakanı Binali Yıldırım başkanlığındaki Bakanlar Kurulu tarafından imzalanan 233 maddelik, "Anayasada Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname" 9 Temmuz 2018 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girmişti. Burada üzerinde özellikke durulması gereken konu anayasa değişikliğine uyum için çıkarılan kararname ile anayasa değişikliği ile ilgisi bulunmayan bazı yasalarda değişiklik yapılmış olmasıydı.
 
Bunun üzerine Ana Muhalefet Partisi CHP değişikliklerin yer aldığı KHK'nin toptan iptali için AYM’de dava açmıştı. CHP'nin aykırılıkları 97 maddede özetlediği itiraz dilekçesinde, KHK’nin toptan iptalini istemişti. Nitekim AYM kararının Resmî Gazete'de yayınladığı 4 Haziran tarihinde, partisinin TBMM grubunda konuşan CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Anayasa Mahkemesi'nin 703 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin (KHK) bazı maddelerini iptal eden kararına değinerek, "Tayyip Bey buradan söylüyorum yaptığınız her şeyi AYM iptal etti. 270 sayfa iptal var. Memleketin nasıl bir hukuksuzlukla yönetildiği buradan belli oluyor. Cumhurbaşkanlığı Sistemi denilen sistem kökten hukuksuzdur. Anayasa istemek için önce mevcut anayasaya uymak, yetkiyi veren milletin aklıyla alay etmemek gerekir." ifadelerini kullandı.
AYM, CHP’nin kararnamenin tümünün iptali yönündeki istemini reddetse de 6 yıl sonra 228 konuda iptal kararı verdi. Yüksek Mahkeme ayrıca, iptal edilen konularda kanuni düzenleme yapılması için kararın Resmî Gazete'de yayınlanmasından itibaren bir yıl süre vermiş bulunuyor.
 
Başlı başına bu iptal kararı, iktidar blokunun ben yaptım oldu anlayışında olduğunun ve anayasa tanımadığının göstergesidir. Halbuki KHK çıkarma yetkisi, ivedilik gerektiren belli konularda, TBMM'nin yasa çıkarmasının zaman kaybına yol açacağı düşünülen zorunlu hallerde kullanılması gereken bir yetkidir. Bu durum gözetilmeden herhangi bir konuda KHK ile düzenleme yapılması, yasama organının yetkisinin yürütme organına devri anlamına gelir ki bu da açık bir anayasa ihlalidir.
 
Yukarıda belirttiğim gibi 228 konuda çok geniş bir iptal söz konusu. Elbette ben bunların tamamını buraya almayacağım, ancak rektör atamaları ile Merkez Bankası (MB) başkanının görev süresi ve atanması yöntemlerinin değiştirilmesinin yol açtığı büyük tahribatlara değinmeden geçmek olmaz. Özellikle MB başkanının görev süresi ile atama yöntemine ilişkin kararname ile düzenleme yapılması, atamanın ülke yönetiminde tek yetkili olan yürütmenin başı cumhurbaşkanına bırakılması, ülkenin yaşadığı ekonomik çöküşün baş nedenidir.  
 
İptal kararında yer alan rektör atama yönteminin değiştirilmesi ve atamada cumhurbaşkanının tek yetkili olması, üniversitelerde önemli sıkıntılar yaşanmasına yol açıyordu. Zira yasa gereğince daha önce her üniversitenin kendi içinde öğretim üyelerinin katılımı ile yaptığı seçim sonucu, YÖK tarafından cumhurbaşkanına önerilen ilk üç kişiden biri cumhurbaşkanınca rektör olarak atanıyorken, bu yöntemin uygulamadan kaldırılması, binlerce öğretim üyesini iradesini beyan etme olanağından mahrum bırakıyordu.
 
AYM, "Dava konusu kuralla, YÖK’ün rektör atama sürecinde; devlet üniversiteleri yönünden aday gösterme, vakıf üniversiteleri yönünden mütevelli heyetinin teklifine olumlu görüş verme şeklindeki rolüne son verilmek suretiyle rektör atama usulü değiştirilmiş ayrıca atanma şartları, görev süresi gibi rektör atanmasına ilişkin hükümler madde metninden çıkarılmıştır.” gerekçesi ile KHK’nin rektör atanmasına ilişkin düzenlemesini iptal etti. Burada özellikle Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör atanması sürecinde yaşananlar yönünden baktığımızda gecikmenin mağduriyete yol açmış olması söz konusu. Zira Cumhurbaşkanı'nın Boğaziçi Üniversitesine gece yarısı operasyonu ile rektör ataması, üniversite öğretim kadrosu ile öğrencilerin protestolarına ve polisle karşı karşıya gelmelerine yol açmış, öğrenciler darp edilmiş, gözaltına alınmış ve tutuklanmışlardır. Sadece üniversite içi ve çevresinde değil, başta İstanbul olmak üzere ülkenin birçok kentinde yapılan protesto eylemlerinde polis öğrenciler ile destekçilere sert müdahalelerde bulunmuş, yaralanmalara yol açmıştır. Yetmemiş sabahın erken saatlerinde evleri basılan bazı öğrenciler, ailelerinin gözleri önünde darp edilerek gözaltına alınmışlardır. Bazı öğretim üyeleri üniversiteden uzaklaştırılmış, eski öğretim üyeleri ile mezunların kampüse girişleri yasaklanmıştır.
 
703 sayılı KHK’nin iptal edilen önemli başlıklarından bir diğeri ise Merkez Bankası Başkanlığına yapılan atamalardır. Zira tek adam yönetimine geçilen 24 Haziran 2018 seçimlerinden bugüne MB başkanı 5 kez değişti. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi öncesinde, atama Bakanlar Kurulu kararıyla 5 yıllık süre için yapılıyordu. 703 sayılı KHK bunu yürürlükten kaldırmıştı. Anayasa Mahkemesi, Merkez Bankası Başkanı atamasının KHK ile düzenlenemeyeceğini belirterek düzenlemeyi iptal etti.
 
Doğrusu KHK ile yapılan düzenlemelerden toplumun canını en çok yakanı MB başkanının cumhurbaşkanı tarafından sık sık değiştirilmesidir. Zira yeni sisteme geçişle birlikte yönetimde tek söz sahibi olan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ben ekonomistim.” diyerek, “Faiz sebep enflasyon sonuç” söylemi ile Merkez Bankası para politikalarını sık sık eleştirmiş ve başkanları hedef almıştı. Haziran 2018’den Mayıs 2023 seçimlerine kadar 4 MB başkanı değiştiren Erdoğan, bankanın para politikası kurulunda da sürekli değişiklikler yaptı. Dönem içinde göreve getirilen son başkan Şahap Kavcıoğlu oldu. Kavcıoğlu döneminde politika faizi %17’den %8,5’e kadar düşürüldü. Bunun sonucu, ülkenin para birimi Türk Lirası hızla değer kaybetti ve döviz ile enflasyonda rekor artışlar yaşandı. Ekonomide yaşanan sert dalgalanma, yoksuldan varsıla doğru büyük bir servet transferine yol açtı. Bunun sonucu, Türkiye yüzyıllık tarihinin en adaletsiz gelir paylaşımının yaşandığı ülke haline geldi. Yükselen döviz ile enflasyon kontrol altına alınamadığı gibi, Merkez Bankası tarihinde ilk kez 818 milyar lira zarar açıkladı. Ekonomik çöküşü durduramayan Erdoğan, sonunda Eski Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’i göreve getirmek zorunda kaldı.  
 
Mayıs 2023 seçimleri sonrası göreve gelen Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, çalışanlar ile emeklilerin ücretlerini aşağı çekecek sıkı para politikası uygulama yönünde adımlar atıyor. Son günlerde bir dizi tasarruf tedbiri açıklansa da ülke ekonomisinde iyiye doğru bir gidiş söz konusu değil. Ülke nüfusunun en zengin kesimi ile en yoksul kesimleri arasındaki makas gün geçtikçe açılırken, yoksulluk hat safhada. Kısacası Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçilir geçilmez yayınlanan ilk KHK'de yapılan Anayasa'ya aykırı düzenlemelerin başında gelen MB başkanının değiştirilmesi yöntemindeki değişiklik, ülkeyi derin bir ekonomik krizle karşı karşıya bıraktı.
 
Tüm bunlar bir araya getirildiğinde, iktidarın yeni anayasa ısrarının anayasa ve yasa tanımazlığına kılıf giydirmek için olduğunu gösteriyor. Evet, her şey çok açık. İktidarın, KHK ile Cumhurbaşkanına verdiğini düşündüğü yetki yok hükmündedir. Dolayısıyla 6 yıldır bu ülkede yapılanların önemli bir kısmı, olmayan bir yetkinin kullanılması sonucu yapılmış ve bu ülke insanına çok büyük bedeller ödetilmiştir. Şimdi çok net olan bir şey var ki, o da mevcut Anayasaya uymayan iktidar blokunun, kendisini aklamak üzere daha özgürlükçü bir anayasa yapma söyleminin arkasına sığındığıdır!       
                                                
             


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —