Diyarbakır'daki bir otel salonunda, dün gece ışıklar biraz daha anlamlı yanıyordu. GGC’nin 39. “Yılın Başarılı Gazetecileri Yarışması” ödül töreni, bu kez sadece bir kutlama değil, bir vefa gecesiydi. Her yıl bölge gazeteciliğinin emekçilerini onurlandıran o geleneksel tören, bu kez gerçeğin peşinde koşarken kalemini yitiren bir meslektaşımız, Ümit Özdal’ın adıyla yankılandı.
Salonun her köşesinde sessiz bir anma havası vardı. Kimse yüksek sesle konuşmak istemiyordu. Çünkü herkes biliyordu; bu mesleğin yükü, kimi zaman yalnızlıkla, kimi zaman da bedelle taşınıyor. Özdal, bu gerçeği en iyi bilenlerden biriydi.
GGC Başkanı Felat Bozarslan, gecenin açılış konuşmasını yapmak üzere sahneye çıktığında salonda derin bir sessizlik oluştu.
“Ümit Özdal sadece bir gazeteci değil; gerçeğin peşinde koşarken vicdanını kaybetmeyen bir insandı” dedi.
Bu cümle, o salonda yankılanıp herkese dokundu. Çünkü bu şehirde, bu coğrafyada gazetecilik yapmak, sadece haber yazmak değildir.
Bu coğrafyada gazetecilik, yoksulluğun gözünün içine bakmak, bir annenin feryadını kayda almak, kimi zaman da susturulma pahasına gerçeği yazmaktır.
Ümit Özdal, haberin kalbine vicdanını koyan bir gazeteciydi. Yazdığı her satır, fotoğrafladığı her kare, aslında “ben buradayım” diyen insanların sesiydi.
Diyarbakır Vali Yardımcısı Muhammed Özyüksel törende, “Gazeteciler sadece haber yapan değil, toplumun vicdanını diri tutan insanlardır” dedi.
Bu söz, belki de o gecenin özeti gibiydi. Çünkü gerçekten de, toplumun vicdanı gazetecinin kaleminde, objektifinde, mikrofonundadır. Gazeteci doğruyu yazmazsa, yalan güçlenir. Gazeteci susarsa, adalet körleşir.
Gecede verilen ödüller, gazeteciliğin insana dokunan yüzünü hatırlattı.Spor haberinden fotoğrafa, röportajdan özel habere kadar uzanan kategorilerde ödüller sahiplerini buldu. Ama o gece kazanan yalnızca ödül alanlar değildi. Kazanan, gerçeğe inanan, kalemiyle yalanın karanlığını delen herkesin onuruydu.
Bir çocuğun madalyaya uzanan hikâyesini yazan muhabir de, bir babanın adalet arayışını fotoğraflayan gazeteci de, aslında aynı cümlenin parçasıydı: “Biz buradayız.”
Çünkü gazetecilik, sadece bir meslek değil; bir tanıklıktır. Tanık olmak, bazen susanların yerine konuşmaktır. Tanık olmak, bazen kendini tehlikeye atmaktır. Ve bu şehirde, bu coğrafyada tanıklık etmek; kalemin ucuna cesaret, yüreğe direniş koymaktır.