Psikoterapist Haydar Alper Eser

Tarih: 05.09.2023 17:07

Çocukluğunun İntikamını Çocuğundan Almak

Facebook Twitter Linked-in

Merhabalar kıymetli okuyucular. Merhabalar ebeveynler ve henüz her şeyden habersiz okula başlayan minik dostlarım. Merhabalar oryantasyonseminerleri ve üzüm ayı. Eylül geldi! Hüzünleneceğiz elbette de romantizm yerine realizm temelli üzüleceğiz. Çocukların okul eksiklikleri tamamlandı mı? Kırtasiye masraflarına sizler de şaşırıyor musunuz? Bugün özelinde ebeveynleri ilgilendirse de genel anlamda hepimizi konu edecek bu yazı. Zira hepimiz bir ebeveyn halindeyiz. Hepimiz, içimizde kendi ebeveynlerimizi taşırız!

Oryantasyon üzerine birkaç şey anlatacağım. Bazı gözlemlerimi paylaşacağım. Uzun vadede ne yapabiliriz sorusuna dair biraz mesleki biraz da şahsi fikirlerimi dillendireceğim. Ne denli ciddiye alınır bilinmez. Ben söylemiş olayım, geri kalanını her zaman olduğu gibi sizler bilirsiniz. Öyle alengirli bir kelime gibi görülmesin. Artık hepimiz üç kelime İngilizce biliyoruz. Yine de ‘’uyum süreci’’ diye resmi dilleştirmişiz. Adı üstünde aslında, bu bir süreç. Yine de bazı ebeveynler; her şeyi hemen olsun istiyorlar. Orta şekerli kahvelerini lobide içerken içeriden gelen ‘’çocuğumuz hemen uyum sağladı’’ sözünü bekliyorlar. Uyum yeteneği yüksek bir çocuk edası ile bir yudum daha kahve içilebilir. Karşıdaki takım elbisenin kravatı ile havadan sudan muhabbetler edilebilir. Kimse çocuğun ‘’kopuk/yitikbir çocuk olma’’ ihtimalini düşünmez. Düşünmemek, duymamak, görmemek için var gücümüzle çalışır, kazanır, uğraşırız.

Oysa düşünmek, duymak ve görmek ücretsiz!Çocukları kategorize etmek daha pahalı! Çocuğunuz hasta mı? Sağlığın tanımını kim yaptı? Anne ve babayı tanımadan nasıl bir değerlendirme yapalım? Kalem markaları ve fiyatları üzerinden kıyasların yapıldığı, çocukların son derece cool olmak zorunda olduğu, ülkemiz içerisinde eğitim sistemi satılmış olduğu için velilerin kolej kapılarında arabalarının modelleri üzeriden kıyasa girdikleri, lise tuvaletlerinde puff/elf barlar içildiği, kimilerinin aleni kimilerinin de örtbas hale getirileceği dönem için hepiniz hoş geldiniz. Başarılar ve kolaylıklar!

Bazı şeyleri dillendirmediğimiz, dillendirmenin öğrenilen pozitifliğe zarar vereceğini düşünmemiz, yaşamın sadece iyi yönlerini ‘’yaşamaktan’’saymamıza dair inançlarımız bugün bu cümleleri kurduran asıl unsurlar. Antalya ve Diyarbakır gibi iki koca ve farklı şehirde gördüm bunu. ‘’Çocuğunuzu kendinize bağımlı hale getirmemelisiniz zira bir gün çat diye diğer tarafa gidebilirsiniz’’ dediğim sırada insanlar bozuldular. Hoşlukla söylemiştim, bende iki üç şey görmüştüm bu yaşa dek. Hep ileriyi anlattım ama uzun uzadıya çeşitlendi konular. Yıllardan beridir aynı şeyler üzerine konuşuyoruz. Olabilir, hepsi birbirinden farklıdır vesaire. Sizce de çocuğa sanki başka bir canlıymış gibi davranmıyor muyuz?

Şunu yapın, bunu yapmayın diyemem kimseye ancak çoğu kez ‘’Hocam, biz zamanında yapamadık. O yüzden mahrum kalsın istemiyoruz.’’ gibi son derece iyi niyetli görülen cümlelere şahit oldum. Sordum, üsteledim. Her zaman bu şartları sağlayamayabilirsiniz. Çocuklarınızı otogarlardan çıkan otobüsün ardından el sallarken boğazları düğümleneceği şekilde yetiştirin. Havalimanlarında en sevilen kişiyi sona saklayarak sarılacak şekilde. Bir resepsiyona tek başına gidebileceği, kart ile odayı ve ışığı açabileceği şekilde…

‘’Hocam, çocuğum kendini koruyamıyor’’ peki, neden korusun? Dış dünyadan bir tehlike mi görmüş bugüne kadar? Oysa her ‘’dış dünya’’ sizin kurduğunuz şekilde temiz, düzenli ve güvenilir değil. Küçükken çarpılan masalardan sonra aileleriniz gidip masayı dövmedi mi? Bugün çarptığımız başka şeylerden sonra da ailemiz gelip dövüyor mu? Jenerasyon bazlı düşünelim. Bugünün ebeveynlerinin çocukluk yaşantıları ne zamanlar? Yetmişler, seksenler, bilemedin doksanlar. Şartları hatırlatsanıza bana. Çok mu iyi haldeydi. İşte sizin şartlarınızın o dönem için iyi halde olmamasını bugünün çocuklarının şartlarını iyileştirerek sağaltamazsınız!Sizler yarı tok yarı aç büyümüş olabilirsiniz. Hepimiz öyleydik, hala da öyleyiz. Ancak çocuklarınız aç olmasın diye ‘’fazla iyilik’’ yaparsanız mide olarak değil ama göz olarak aç kalabilirler.

Ayrıca yetişkinler gibi hemen etki-tepki mekanizması beklemeyin. Hoş, yetişkinler de hemen tepki vermiyor. Ancak çocuklarda bu durum erken veya geç görülebilir. Bu süreçte oluşacak dezenformasyonu tahmin edin. Çocuğunuzu henüz bir iki kez gören insanların çocuğunuzu değerlendirmesine izin vermeyin! Her çocuk neden ‘’kendi hızında ilerler’’ deriz? Başkasıyla yarış içerisinde değildir ne ondan. Bu durumda başkası ile yarış içinde olan kimler? İlla somut biri olmasına, komşunun çocuğu olmasına gerek yok. Peki, kimle yarış ediyoruz söylesenize!

Boynuz kulağı mecburen geçiyor. Zira kulak, varını yoğunu boynuza adıyor. Boynuz uzamayınca bir bakıyoruz ki kulak kısalmış. Zafer var ancak ölçüm hatalı. ‘’Benim kızım, benim oğlum şunu olacak, bunu olacak’’ diye çırpınan insanlar aslında kendi olamadıklarını dikte ediyorlar. Gariplerimin sesi de çıkmıyor. İtiraz ve isyan yoksa her şey mubah görülüyor. Çocuğun en sevdiği rengi annesi, en sevdiği yemeği babası seçiyor. Kabul edin ki biraz da size benzesin diye uğraşıyorsunuz? Ergenlik dönemine kadar kaç kez yıkılacak bu? Bu kez de şey duyacağız: ‘’Hocam bir dediğini iki etmedim ama çok asi oldu.’’ Bir dediğini iki etmediğimiz için bazı şeyleri anlamsızlaştırmış olabilir miyiz? Psikoloji dünyası yıllardır aptal gibi cevap bulma arayışında!Oysa bizlerin daha çok soru sorması gerek. Gözlemleri daha uzun zamana yaymalı ve ebeveyn üzerinden çocuk; çocuk üzerinden ise ebeveyn okuması yapması gerek.

Kendi çocukluk dönemimizde içimizde kistleşen şeylerin müsebbibi bizim çocuklarımız değil. Bu nedenle dışarıya harika davranışlar olarak lanse ettiğiniz içsel intikamlarınız için ‘’benim sevme şeklim, yetiştirme tarzım böyle’’ demek yerine daha çok kabul, itiraf, isyan, küfür edebilir ve gerçekliğiniz ile oturup bir çay içebilirsiniz. Muhtemelen çayı size ısmarlatır ancak cebinizden çıkanlar da bir tür illüzyon ürünü değil sonuçta.

Geçen yıllardan değinilen problemleri havuza girerek veya sahillerde emoji dolu fotoğraflar paylaşarak çözemediğinizin farkındayım. Okul başladığı içi bunu daha hızlı çözme arzunuzun da. Ancak kurmalı oyuncak değil de insan yetiştiriyorsunuz. Sakinleşin. Küçük dostlarımız, sizin devasa evhamlarınızı kaldırabilecek güçte değiller. Okurken ‘’yahu bu herif biraz sert yazmış ama doğru söylüyor aslında’’ diyebilirsiniz. Bunun ‘’doğru’’ değil de ‘’gerçek’’ olduğunu vurgulamak isterim. Zira bu halkın, bu coğrafyanın alerjik reaksiyonları arasındaki baş sebep; gerçeğe tahammül edememek!

Çocuklarınızın bağlanma stillerinin dışında davranışlar gerçekleştireceğini, pandemi döneminde evlerde doğup yaşamlarının belki de en güzel yıllarının (0-1,5 yaştır, sonra çürüme başlar) evde geçtiğini, üzerine deprem yaşadıklarını, (yahut sizin korkunuzu görüp ikincil travmaya kaçtıklarını) başlarına gelen tüm süreçleri öyle ‘’normal’’ olmadığı için tepkilerinin de çok ‘’normal’’ olmamasının normal olduğunu anlamalıyız. Sağlıklı insanlar anormal zamanlarda anormal tepki verirler. Beni de bugün 15-60 arası (60’a şaşırmayın bu ülkede ‘’devletleşmiş okullar’’ da bulunuyor) akranımın içine koysalar bende benzer reaksiyonlar gösterirdim bence. Şu an tırnak yiyorum, kendimi biraz daha küçültüp parmak emmeye geri dönerdim. Geri dönmelerin hepsine regresyon diyelim mi?

Çocuk kriz dönemlerinde regresyonu bir baş etme mekanizması olarak kullanır. Yani ‘’Ben şu an bu durumu çözemiyorum. Kendimi berbat hissediyorum. Acilen kendimi iyi hissettiğim bir yere/şeye ihtiyacım var.’’ gibi şeyler der. Biz ise ‘’Eyvah, çocuğum eskiye (benim mental hal ise deliye) dönüyor diye körükleriz bu durumu. Haklısınız çünkü annesiniz, babasınız. Ancak fazla haklı olmak da fazla iyi olmak kadar tehlike arz ediyor.

Okulları ve eğitimi yeterince kötülediğime göre sizlere bir kitap tavsiyesinde bulunacağım. Bir çeşit distopya gibi görebiliriz. Eğitim kurumları ile ilgili bir derste görmüştük ama tam hatırlamıyorum. Tüm hocalarıma hürmet olsun. Amerikalı bir yazar ve öğretmen olan John Taylor Gatto’nun kaleme aldığı ‘’Eğitim Bir Kitle İmha Silahı: Zorunlu Eğitimin Karanlık Dünyasına Bir Yolculuk’’ adlı kitabı edinmenizi, hatta edinmekle kalmayıp üstüne bir de okumanızı tavsiye edeceğim.

Unutmayalım ki yaşamın her anından farklılıklar ile karşı karşıya kalıyor, bir dizi krizle daimi birliktelik içerisinde yaşıyoruz. Bunları ne denli hızlı ve kazançlı çözdüğümüz bizleri ayakta tutan etmenler. Ayrıca bazen uymak yerine uymamak daha tercih edilesi geliyor.

Hepimiz yaşadığımız uyumsuzlukların sonucu olarak bugün ‘’uymayanda sorun var’’ saçmalığı ile yaşıyoruz. Ülkemiz de birçok şeye uyuyor. Bazen uymamak, uyanları ise uyandırmak gerek. Yenieğitim ve öğretim yılı için herkese sabır, metanet ve bilinç diliyorum.

- Her şeyi romantize ve psikiyatrize etmekten vazgeçince mutlu olacağız!


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —