Kadınlar ve tüm ezilenler olarak bizim tarihimiz, bütün egemen ve eril iktidar tahakkümü ile birlikte topyekun bir mücadele tarihidir.
Kadın merkezli anti demokratik ilişkiler kaynağı, kadın ve erkek arasındaki iktidar karakterli ilişki biçiminde gizlidir. Uzun dönemler buyunca kadın, doğa ve toplum arasında doğal bir devrim gerçekleştirmiş. Ana erkil toplumun yok oluşundan günümüze, kadın ve erkek arasında cinsiyet ayrımcılığı yapılmaktadır. Toplulukları eviren, uygarlıkların gelişiminin ana omurgası ve en önemli kilometre taşı olarak kadınlar misyonunu her alanda gerçekleştirmiştir.
Dünya da ve ülkemizde son yıllarda, artan kadın cinayetleri ürkütücü boyutlara erişmiş durumda.
Ülkede, otoriter iktidar kadın ölümlerine artık ''münferit vaka'' gözüyle bakıyor. Günümüzde çalışma yaşamında, kadınlar giderek yer almaya başlıyor. Bu durum yönetici olmada, söz ve karar mekanizmalarında, siyasette eşit olduğu anlamına gelmiyor.
Hakim toplumsal cinsiyet kalıplarına, uymayan kadınlar şiddet mağduru ve kurbanı oluyorlar.
Her zaman olduğu gibi kadın bedenine, kimliğine karşı amansız bir saldırı ile karşı karşıyadır. Sınıflı sömürü hiyareşisin en azgın aşaması muhakkak ki kapitalist sistemdir. Bu sistemde kadınlar evde ücretsiz köle iş yerinde ise tam anlamıyla vasıfsız bir konuma indirgemiştir. Bir erkek için kadının gelecek güvencesi evliliktir. Diğer tarafta ise ruhu ve bedeni, sermayenin en verimli parçası haline getirilmiştir. Biz kadınlar evde, işte, tarlada, fabrikada, okulda yaşamın her alanında fiziksel, psikolojik, cinsel, ekonomik, kültürel ve duygusal bir şiddetle karşı karşıyayız.
Özünde erkek egemen devlet ve erkek yargısı topluma hakimdir. Kadın emeği ve birikimi sırf cinsiyetlerinden dolayı, çaba harcanması gereken kurumlarda kadın orda da söz hakkına sahip.
değildir. Kadınlar eril zihniyet tarafından bilinçli olarak toplumsal yaşamdan çekilmek isteniliyor.
Kadın cinayetleri ve istatistikler ortada, cinsiyet ayrımcılığı hat safa da. Özel ve kamu iş gücünde çok düşük oranda edinmektedirler.
Oysa ki biz kadınlar bu ceberut iktidar yaklaşımını reddediyoruz. Elbette kadınlar, hak arama mücadelesinde yer almaya ve örgütlü bir toplum yaratmaya, her zamankiden çok daha fazlah ihtiyacımız var. Kapitalist yozlaşma düzeni, tüm ilişki ve düzeni kadına yöneliktir. Siyasal, politik ve ekonomik bakış açısından kaynaklı bir strateji mevcuttur. Egemenlerin oluşturduğu sistem içerisinde ve icazeti altında kadına büyük bir teslimiyet dayatılmaktadır.
Biz kadınlar, sistemlerin yozlaşmış ahlaki kültürüne, eğitimine ve geleneklerine karşı örgütlü bir mücadele ile bedenimize, dilimize, emeğimize karşı yapılan her türlü saldırı karşısında, öz gücümüze dayanarak örgütlenmeliyiz.
Çünkü biz kadınız…