Ne değişti de vekiller bu görüntüyü verdi? Kürt sorunu mu çözüldü? Rojava'da bir statü mü elde edildi? Siyasi tutsaklar mı serbest bırakıldı? Kürt realitesi mi tanındı, anadilde eğitim hakkı mı verildi? PKK adına süren davalar mı düşürüldü? Ne oldu da bu görüntü verildi?
Kemal Pir, Amed zindanında onlarca teklif aldı, Mazlumlar, Hayriler davasından bir adım geri mi attı? Seyid Rıza, Şeyh Sait davalarında geri adım mı atıldı? Hacı Birlik'in panzer arkasında sürüklenen bedeni için hesap mı soruldu? Uğur Kaymaz, 12 yaşında 13 kurşunla öldürüldü; Ceylan Önkol havan topuyla parçalandı; Mehmet Sincar, Ape Musa, Tahir Elçi ne çabuk unutuldu? "Kadın da olsa çocuk da olsa gereği yapılacaktır" sözü ne çabuk unutuldu?
Eğer aynı şeyi Demirtaş yapsaydı şu an dışarıda mı olacaktı? Demirtaş ve diğer siyasi tutsaklar bu görüntüyü verseydi, 33 yıl ceza yatmayacak mıydı? Hangi onurlu arkadaşımız cezaevinde pişmanlık yasasından faydalandı? İsteseler savcı karşısında "pişmanım" deyip dışarı çıkabilirlerdi. Ama hangi arkadaşımız bu zalim sisteme boyun eğdi? Nerede kaldı Seyid Rıza'nın o tarihi sözleri:
"Ben sizin hilelerinizle baş edemedim, bu bana dert oldu. Ama ben de sizin önünüzde boyun eğmedim, bu da size dert olsun."
Hangi arkadaşımız boyun eğdi bu ceberut sisteme? Biz diyalog olmasın demiyoruz. Olacak, olmalı da. Ama bu Erdoğan hayranlığı nedir? Sıraya girmişler sanki, biri diğerinden önce Erdoğan'ın gözüne girmeye çalışıyor. "Bak, nasıl saygılıyım" tavırlarıyla verilen görüntü ne anlama geliyor? Erdoğan'ın kabinesi bugüne kadar böyle bir görüntü vermedi. O halde bu fotoğrafı doğru bulmak, kendimizle çelişmektir.
Daha dün Numan Kurtulmuş, "Asla Kürt dili tanınmayacak" dedi. O meclis görüntüleri verilirken, aynı anda Tişrin Barajı bombalanıyordu. Erdoğan destekli çeteler Rojava'ya saldırıyordu. Bu mudur samimiyet? Bu mudur çözüm? Diyalog ayrı bir şeydir, tokalaşmak ayrı, fakat bu pozlar ve bu görüntü bambaşkadır.
Bekir Kaya, Selçuk Mızraklı ve diğer belediye eş başkanlarımızın ne suçu vardı da hâlâ içerideler? Onlar "pişmanım" deselerdi şimdi dışarıda olacaklardı. Ama bu onurlu halkın iradesini temsil eden insanlar boyun eğmedi, eğmeyecek.
Bizim meselemiz, afettir, merhamettir, lütuf değildir. Onurlu bir duruşla, dik bir şekilde bu mücadeleyi sürdürmektir. Kaybedecek bir şeyimiz yok. Kaybedecek olan ceberut sistemdir. Onlar düşünsün. Kürt sorununu çözerlerse Türkiye halkları kazanır; çözmezlerse yine kazanan Kürtler olacaktır.
Doğruya doğru, yanlışa yanlış diyemiyorsak çıkar siyaseti yapıyoruz demektir. Biz parti değiliz, biz bir harekâtız. Sen benim öncüm oldun diye her yaptığın doğrudur diyemem. Bugün yanlış yapılmıştır. Yanlıştan da dönülmelidir. Halka izah edilmelidir. Zaten herkes tepkilidir.
Bu hareketin sahibi halktır. Bu görüntü meşrulaştırılamaz, haklı bir yönü yoktur.